Cem POLATOĞLU- Nedir lüks restoran korkusu? Hesap
korkusu, Kazıklanma korkusu. Ne geçirdiler, ne geçirecekler korkusu.
Bir kere, pandemi bahanesiyle çoğunda menü yoktur. Ama web
sitelerinde, yani digitalde de menü yoktur. Sorarsın, neler var? "Sayayım
ağabey" der, zaten o sekizincisini sayarken sen birincisini unutursun.
Fiyatlar? "Sen sor ben söyleyeyim" der. Hele balıkçıdaysan en az 40
çeşit, her biri farklı fiyatlı meze vardır. Garson kendisi aklında tutamaz.
Korka korka yemeğini, mezeni ısmarlarsın. Acaba Fava 15 miydi, 45 mi? Karides'e
ne demişti? 100 mü? Yuhh! Ben 30 duydum. Acaba kuver ne kadar? %10 garsoniyeyi
de kendileri mi koyacaklar?
Bir de üstüne KDV eklediler mi ohh, ballı-kaymaklı
kazık. 300 küsür düşündüğünüz hesap 1000
TL gelir karşınıza. Yetmez, başınızda da garson bahşiş diye bekler. Tatsızlık
olmasın diye 3, 5 bir şeyler daha koyarsın. Parayı koyduğun süslü deriyi öyle
bir kapatır ki, sanki suratında şaplak. "E zaten hesaba eklemişsiniz"
dersen de hafifçe kulağına eğilir; "ağabey, onu hem takip edemiyoruz hem
de puan sistemi diyerek oradan bize ancak kırıntı veriyorlar" derler.
Garsoniye fiyattan pahalı
"Ne var bunda, 1000 TL'ya Lahmacun satılan bir yerde 1000 TL iki kişi bedava" diyenler olabilir. Söyleyeyim, oralara da gittim. Menüde koca koca Lahmacunun fiyatı yazıyor, üstelik 3'lü ekstra kazığın (Kuver-Garsoniye-KDV) hiç biri yok. Yani fiyatları pahalı olabilir ancak bence çok dürüst, çok namuslu yerler oraları.
Bodrum Yalıkavak'da işte böyle bir Balıkçı Restoranına
gittik. Tabi ki hamama girip terleyeceğimizi biliyorduk, ancak yağlı kazığa
oturtulacağımızı hesap etmemiştik. Yan yana 2 masaydık ve diğer masada yabancı
misafirler vardı. Garibim saf saf ikide bir "Kapıda fiyat listesi
yok" diyor garsona. Garsonda "Ne diyo bu, ne kapısı, ne menüsü?"
edasıyla bakıyor turiste. Peki diyor turist, "menü var mı?" Menü yok,
"Digitalde yani web sitenizde var mı fiyatlar?" Yok.
"Peki nasıl öğreneceğiz fiyatları ve yemekleri?"
Garson kafa göz yararak ve çevre yardımıyla neyin ne olduğunu ve fiyatlarını
saymaya çalıştı. Sonra kendisi sıkıldı. "Come come" diyerek zavallıyı
dolabın önüne götürdü. Yirmi dakika içeride kalan adam nevri dönmüş bir şekilde
geri geldi ve karısına, kızına durumu anlatmaya çalıştı. Başarılı olamayınca bu
kez ailece dolabın önüne gittiler. 80 çeşit meze için bu ne, bu kaça derken
sanırım mideleri sırtlarına yapıştı. Ya, bir de karısı garsona her bir mezenin
kalorisini sorduysa...? Yok, yok sanmam. O suratsız garson çoktan bıçaklardı
kadını.
Daha fazla bu duruma şahit olmamak için restorandan çıktım. Peki nedir aslında olması gereken, ne yaparlar yurtdışında lüks restoranlar sıralayalım;
Kapıda, gece de görülsün diye ışıklı bir menü asarlar.
Müşteri fiyata bakar, eğer uygunsa neyi kaça yiyeceğini bilerek içeri girer.
Medeni ülkelerde kapıda menü olmaması sakıncalıdır. Arkadaşınla, Ailenle veya
sevgilinle gelmişsin. Kapıda menü yok. Oturmuşsun, yerleşmişsin masana. Menü
geliyor ve görüyorsun ki fiyatlar bütçenizin üzerinde. O kadar zor ki artık o
masadan kalkmak. Mecburen bir iki bir şey yiyip kendini zor atarsın
restorandan. Buna ticarette "müşteriyi kayığa oturtmak derler" Genelde
turistik mekanlarda kapıda duran "gel gelci" tayfanın vazifesi budur.
Menüde fiyatların yanı sıra kalorisi hatta gramajı da yazar.
Ekstra alınacak Kuver, Garsoniye, Müzik, KDV vs varsa onu da altta büyük
puntolarla belirtmek zorundadır. Daha fazla dünyaya rezil olmadan, insanları
mağdur etmeden, Ticaret, Turizm, Maliye Bakanlıkları ve Belediyeler bu duruma
el atmalıdır. Kısaca, fiyatlar Avrupa ayarındaysa, sistemini de Avrupa
standartlarında kurmalıyız...