Matbah Restaurant, misafirlerine 7 - 17 Aralık tarihleri arasında, Mevlana’nın aşçısı Ateşbaz-ı Veli’nin menüsünü oluşturduğu “Mevlevi Sofrası” kuruyor. Osmanlı Saray Mutfak sanatını yaşatan Matbah Restaurant, 749. Şeb-i Aruz törenleri nedeniyle, 7 - 17 Aralık 2022 tarihleri arasında misafirlerine, Mevlana’nın aşçısı Ateşbaz-ı Veli’nin menüsü örnek alarak oluşturulan “Mevlevi Sofrası” kuruyor. Konuklarını Mevlevi mutfağının en seçkin örneklerinin yer aldığı Mevlevi Somadı Etkinliği’ne davet eden Matbah Restaurant, özenle seçilmiş ve aslına uygun olarak hazırlanmış Mevlevi Mutfağının eşsiz ve zengin lezzetlerini içeren ‘Mevlevi Somadı’ menüsü ile misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor.
“Somat" (sofra) adabına büyük önem veren sufiler, büyük
İslam âlimi Mevlâna'nın eserlerinde verdiği reçeteleri hala kullanıyorlar. Bu
reçeteler bugün Konya mutfağının hâlâ önemli bir parçası olarak yer alıyor.
Ünlü İslam düşünürü Mevlâna, hayat felsefesini açıklarken, sembollerinin çoğunu
doğadan seçmiştir. Gıdalar da bu semboller arasındadır. Mevlâna'nın, ilahi aşk
şiirlerini toplayan Divan-ı Kebir adlı eserinde geçen "Hamdım, piştim,
yandım" sözü, buna bir örnektir. Ünlü âlimin, tasavvuf ile ilgili
bilgilerin yanı sıra sunduğu yemek reçeteleri de, kendi çağının yemek kültüründen
bizlere sunduğu birer hediyedir.
Sufizm, yani tasavvuf öğretisinde 'mutfak' çok önemli bir
yer tutar. Dervişler eğitimlerine mutfak ile başlar. Amaç, sadece yemek
pişirmeyi değil, aynı zamanda doğanın olağanüstü çabalarla insanlığa sunmuş
olduğu yiyeceklere karşı saygı duymayı öğrenmektir. Yiyeceklerin en verimli, en
uygun şekilde kullanımına ve tüketimine büyük önem verilir,
AŞÇIYA SAYGI
İşte bu yüzden, aşçılık Mevlâna zamanında en çok itibar
edilen meslekti. Hatta dergaha girmek için önemli bir aşamaydı ve ruhani
anlamda bir makamdı. Mevleviler, yüce yaratıcının sunduğu nimetleri büyük
hünerle pişirerek kulların beslenmesine aracılık ettikleri için aşçılara büyük
saygı göstermişlerdir.
Bu hürmetin en büyük göstergesi ise, Mevlâna'nın çok sevdiği
aşçısı Ateşbaz-ı Veli (ateşle oynayan) öldüğünde, onun adına bir türbe
yapılmasıdır. Dünyada adına türbe inşa edilen belki de tek aşçı olan Ateş-Baz
Veli’dir. Konya Belediyesi her yıl Ateş-Baz Veli’nin türbesi önünde 'Mutfak
Günleri' festivali düzenleyerek aşçılığa olan saygısını göstermektedir.
HER LOKMA İÇİN ŞÜKÜR
“Somat" (sofra) adabına büyük önem veren sufiler, oğle
ve akşam olmak üzere günde iki kez yemek yerler. Sofrayı can' lar (mürid)
hazırlar. Tuz, yemeklerde törensel ifade taşır. Yemek onunla başlar, onunla
biter. Hazırlıklar bitince, sıra yemeğin yenmesine gelir. Kazancı Dede, kazanın
kapağını açınca, can’lar kazanı ocaktan alırlar. Kazancı Dede'nin duası ile
yemek daveti duyurulur. Elleri önde bağlı duran sufiler, kapıya gelince
başlarını eğerek selamlaşır ve sofraya geçerler. Şeyhin katılımı ve duası ile
yemeğe başlanır. Yemek esnasında kesinlikle konuşulmaz. Mevlevilerde yemek
faaliyeti adeta bir ibadet halidir. Yemek yerken kendilerine nasip olan
lokmalar için devamlı şükrederler. Yemeğe topluca başlandığı gibi topluca
bitirilir.
Osmanlı Saray Mutfak sanatını yaşatan Matbah Restaurant,
özenle seçilmiş ve aslına uygun olarak hazırlanmış Mevlevi Mutfağının eşsiz ve
zengin lezzetlerini içeren Mevlevi Somad’ı menüsü ile misafirlerini bekliyor.
* Şerbeti - Sirkencübin Şerbeti, gibi en özel tatlar ile;
*Tutmaç Çorbası
*Herise (Keşkek) 2011
UNESCO kararı ile Türkiye’nin Somut Olmayan Kültürel Mirası
*Gül Yapraklı Marul Salatası
*Mevlevi Pilavı (Hassaten Lokma) seçeneklerinin bulunduğu
Mevlevi Mutfağının sofrasının vazgeçilmez tadı, Zerde de yine menüde yer
alanlardan.
• Menüde oluşturulur iken kullanılan kaynaklar ise, Nevin
Halıcı’ya ait.
Mevlana'nın birçok sözünde olduğu gibi hamdım piştim yandım
sözünde de kelimeler mecazi anlamda kullanılmıştır. Derviş, henüz seyr u sulûk
yolunda iken hamdır. Daha sonra nefsini terbiye ederek fenafillaha erişir.
Tasavvufta fenafillah mertebesine erişen kul kendi benliğini Allah'ın zatında
yok eder. Bu da ''yanmak'' olarak nitelendirilir.
Hamdım Piştim Yandım Ne Anlama Gelir?
Tasavvufta pişmek, aşk ateşiyle yanıp tutuşmaktı. Yanmak ise,
gönlün ilahi aşk ile tutuşması ve dünya hayatından tamamen vazgeçmesi anlamına
gelir.